Kapitalizm bir tür insan kökenli hormonlu meyveye benzemektedir. Dıştan bakıldığında oldukça olgun – hatta bazı parçaları gereğinden fazla gelişmiş – görünen ancak tadıldığında görüntünün aldatıcı olduğu anlaşılan tarzda bir meyve. Her derde iyi gelen türde şifalar muhteva ettiği iddia edilen bu meyve açısından işin ilginç ve alışılmadık tarafı, onun aslında kendisini yiyen farklı kişiler için farklı tadlar – etkiler sunuyor olmasıdır. Pek çok farklı insan çeşidi ve dolayısıyla tad bulunmasına rağmen iki temel tür etkinin öne çıktığını söyleyebiliriz. İnsanlığın büyük bir kısmını oluşturan ve bu meyvenin geliştirilebilmesi amacıyla söz konusu olan hormonun bünyelerinden çokça ayrıştırıldığı kesim için bu meyvenin tadılması kendilerine vaat edilen bolluk karşısında aslında onlardan alınandan çok daha azının geri verilmesinden kaynaklanan yavan bir tad bırakmaktadır. Hormonun diğerlerin ayrıştırılarak bu meyvenin üretimi için gerekli araçlara sahip olan ve aynı zamanda bu meyvenin alım satımından kar elde edenler içinse durum farklıdır. Onlar bu süreçte kendi kapasitelerine oranla o kadar fazlasını elde etmektedirler ki, bu egzotik tadın yarattığı müptelalık karşısında meyvenin yeni ve hatta daha gelişmiş versiyonlarını üretmek için ellerinden geleni artlarına koymayacak bir dürtünün etkisine girmektedirler.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
0 comments
Post a Comment